Popüler Yayınlar

22 Ocak 2015 Perşembe

Kucaklayabilmek

Yazılanlar ya da konuşulanlar
Tarih olur unutulurlar
En güzel sözü söyleyenler
En güzel metni yazanlar
Şunu bilmelidir
Yerle gök arasında
Söylenmedik hiç birşey
Kalmamıştır aslında
Önemli olan
Ketumiyetle bağlanabilmek
Bağlanılanın güzelliğinde
Canlı ya  da cansız
Tüm yaratılanları
Evreni kucaklayabilmek

Doğa, Rahat ve Keyifli

Doğayla başbaşayken kendimizi öylesine rahat ve keyifli hissetmemizin nedeni, doğanın bizim hakkımızda bir görüşü olmayışıdır.

Nietzsche...

18 Ocak 2015 Pazar

Ama Seni Sevmek

Ama seni sevmek sürrealisttir biraz...
Anarşist bir faaliyettir...
Direnmektir...
Ne olacaksa olsundur...

7 Ocak 2015 Çarşamba

Hagop Mıntzuri Demirciyan


Hagop Mıntzuri

 
Mıntzuri, 16 Ekim 1886 Erzincan Küçük Armıdan doğumlu yazarın asıl adı Hagop Demirciyan'dır.

 
1897’de İstanbul’a gelip bir yıl Ortaköy’deki özel Fransız okulunda okuduktan sonra Galata’daki Getronagan Ermeni Okulu'na geçti ve ordan mezun olduktan sonra Robert Kolej’de okudu. Ermenice Masis dergisinde 1906 yılında ilk kez bir öyküsü Hars u Gesur (Gelin ve Kaynana) yayımlandı. Bir yıl sonra köyüne dönüp öğretmenlik yaptı. 1914’te sağlık problemleri yüzünden İstanbul’a geldi. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle köyüne dönemedi ve 1915’te tehcir edilen ailesinden bir daha hiç haber alamadı. İstanbul’da farklı meslek dallarında çalıştı fakat edebiyatla hep ilgilendi. Ermenice yayın yapan dergi ve gazetelerde öyküleri yayımlandı. 1978 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti ve Şişli Ermeni Mezarlığı’na gömüldü.

 Mıntzuri yazılarını köye ve köylüye özgü sadelik ve samimiyetle yazmıştır. Ermenice, Türkçe, Fransızca ve İngilizce’nin anlatım kurallarını ve bu dillerin edebiyatlarını iyi bilmesine rağmen bir ‘köy yazarı’ olmayı yeğlediğinden eserlerindeki dil konuşma dilidir.

 
Bazı Eserleri

 
Yergrort Amusnutyun [İkinci Evlilik] (1931)

 Armıdan [Armudan] (1966)

 Grung Usdi Gu Kas [Turna Nereden Gelirsin?] (1974)

 İstanbul Anıları (Tarih Vakfı Yurt Yayınları) (1993) [Değer Ur Yes Yeğer Yem’in Türkçe çevirisi]

 Armıdan Fırat'ın Öte Yanı (Aras Yayıncılık)(1996)

 Atina, Tuzun Var Mı? (Aras Yayıncılık)(2000)

 Kapandı Kirve Kapıları (Aras Yayıncılık)(2001)

 Küğı Gabri İm Mecıs (Aras Yayıncılık)(1998)
 

Isaac Bashevis Singer


Isaac Bashevis Singer (d. 21 Kasım 1902 (?) Leoncin, Polonya; ö. 24 Temmuz 1991 Miami, Florida) Polonya kökenli Amerikalı yazar.

 
1935'ten itibaren Amerika'ya yerleşti. Hikâye ve romanlarında, etik ve psikolojik değerler ile Yahudilerin hayatına ve folklorik değerlerine yer verdi. Bazı eserlerini İbranice, bazılarını ise Amerikan İngilizcesiyle kaleme aldı. 1978'de edebiyat dalında Nobel Ödülüne layık görüldü.

2014 Kırım Krizi


2014 Kırım Krizi, Ukrayna'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde ortaya çıkmıştır. Olaylar halen devam etmektedir. Aslında referandum sonucu %110 Kırım Özerk Cumhuriyeti,%125'de Sivastopol'un Rusya'ya bağlanması yönünde karar çıkmasına rağmen, Rusya'nın dışındaki diğer Birleşmiş Milletler üyeleri Ukrayna'nın toprak bölünmezliğinin korunması lehinde görüş belirtmişler ve kararı tanımamışlardır.

Klezmer Müziği


Klezmer sözcüğü, etimolojik olarak müzik enstrümanı anlamına gelen İbranice kle ve zemer sözcüklerinden oluşmuş bir müzik türüdür.

 
Klezmer içinde sözlü parçalar barındırsa da, genel olarak baktığımızda enstrümental bir müzik türüdür. Klezmer Müziği'ne yön veren ve iskeletini oluşturan temel, kullanılan enstrümanlardır. Müziği oluşturan karakteristik keman ve klarnet gibi enstrümanlar olmazsa Klezmerin yapısı ortaya çıkmaz. Duyguları enstrumanlarla bir insan gibi ifade eden Klezmer, çağlar boyunca kullandığı enstrumanlarla yapılanmıştır.

 
Tarihçe

 
15. yy'da dini temalar içermeyen ilk Yahudi müziği olarak ortaya çıkmıştır. 1850'lerden sonra orta ve doğu Avrupa halklarının folklorik ezgileriyle kendi yerel müzikal geleneklerini özel bir uyumla bir araya getiren Yahudi müzisyenler, sonraları Amerika'da sınırlı ölçüde de olsa cazla beslenecek klezmer müziğinin ilk örneklerini üretmeye başladılar.

 
Balkan, Türk, Yunan gibi yerel müziklerin etkileri dışında; Sinagog Müziği, 1700'lü yıllarda müziği ibadette kullanan Hasidik Cemaati'nin müziği, Abraham Goldfaden'ın 1800'lü yıllarda Romanya'da başlattığı Yidiş Tiyatrosu yani halk için opera çalışmaları Klezmerin oluşumunda çok etkili olmuştur.


6 Ocak 2015 Salı

Rembetiko


Rebetiko, rebetika, rembetika veya rembetiko, kökeni hakkında değişik varsayımlar mevcuttur. En yakın ihtimal olarak, Yunanistan'da otoriteye karşı gelen ve esrar tekkelerinde yaşayan topluluklara verilen ad olan "rembet" terimi görülmektedir. Modern ve arkaik Yunancada "remvastikos" (düşüncelere sevk eden) terimi ve "geziyorum" anlamına gelen "remvo" veya "remvazo" fiil çekimlerinden türevinin deforme bir hali olduğu da kuvvetle muhtemeldir. Sırpçada "isyancı" anlamındaki "rebenòk" teriminden geldiği de düşünülmektedir. Dolayısıyla otoriteye boyun eğmeyen anlamı taşımaktadır. "Rebet" teriminin bir anlamının da "safaya düşkün, yarınını dert etmeyen" olduğu da göz önünde bulundurularak, kökeninin olasılıkla rağbet sözcüğünden geldiği de söylenmiştir . Bu açıdan rembetiko'nun Osmanlı Türkçesi olduğu varsayımı da mevcuttur. Farsça ve Arapçada, "ruba'at" veya "arba'at" şeklindeki çoğul hali dörtlü anlamına gelen , "reb", "rab" terimlerinden türediği de başka bir bakıştır. "rab", Farsça ve Arapça yanında, İbranicede de aynı zamanda Tanrıanlamına gelmektedir.


Rebetiko'nun coğrafi bölgesi modern Yunanistan'dır. Bunun asıl taşıyıcıları özellikle alt tabakadan işsiz güçsüz insanlar ve rebetlerdir. Hapishane ve tekkeler (rebetlerin haşhaş içtikleri meyhaneler) ana çalgısıbağlama ve buzuki olan rebetikoların çalınıp söylendikleri başlıca yerlerdir. Müzikal açıdan bakılırsa bu şarkılar sanat açısından zayıftırlar. Sözlerinin ana teması rebetis'lerin dar sosyal çevreleriyle sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte 19. yüzyıl sonunda başka bir müzik türü ortaya çıktı. Temel olarak Küçük Asya ve özellikle İstanbul ve İzmir kökenli Yunanistan'ın kent merkezlerinde "Kafe Aman" lar ortaya çıktı. Bunlar Yunan kentsoylularının gittiği müzikli kahvelerdi. Kafe Aman'larda çalınan müzik zengin ve sanatsaldı. Rebetisler ilk büyük kent merkezlerinin doğuşuyla ortaya çıkmışlardır. 1900 dolaylarında Gölge Oyunu karakterleri arasına eklendi.


1922 yılı rebetikonun gelişmesinde ve yayılmasında dönüm noktasıdır. Bu tarih Yunanistan'da Küçük Asya Felaketi diye anılacaktır, Türkiye'de ise Kurtuluş Savaşı'nın zaferi. Genellikle Yunanistan’ın büyük kent merkezlerine kitleler halinde gelen büyük sığınmacı dalgası, ülkenin toplumsal ve kültürel gerçekliğinde önemli değişiklikler meydana getirdi. Yaşadığıçevreden ayrılmış Rumlar, yoksulluk ve işsizlikle karşı karşıya kaldılar ve rebetlerle aynı toplumsal yaşamı paylaştılar.


Çok sayıda sığınmacı kendi enstrüman ve müzikleriyle rebetlere katıldılar. Sığınmacı işadamları rebet müziğinin çalındığı kendi Kafe Aman'larını açtılar. Böylece, hapishane ve tekkelerin dar sınırlarından kurtulan rebet müziği daha geniş toplumsal çevrelerinin duygularını dile getirmeye başladı. Bu sırada, tarım toplumunun müziği olan Yunan halk müziği doyum noktasına ulaştı ve ülkenin kentsel gelişiminden sonra artık insanlarda bir duygu uyandırmadı. Bir boşluk vardı ve bu boşluk sığınmacılar ve rebetlerle dolduruldu.

Yazar E. Petrapulos rebetikonun 3 gelişme dönemi olduğunu söyler. 1.İzmir dönemi (1922-1932): İzmir usulü Kafe Aman'ların hüküm sürdüğü dönem.

2.Rebetikonun yeraltına inmesiyle karakterize edilen klasik dönem (1942-1952)

3.Popüler dönem: Rebetiko bu dönemde yer altı sendromundan kurtuluyor ve Yunanistan'ın ulusal müziği haline geliyor.


Yunanların alt tabaka müziği olarak da bilinen rebetiko, rebetisler tarafından çalınıp söylenen müziktir. Rebetis terimi ayrı bir yaşam mantalitesi, davranışı, bakışı ve tarzı olan karakteristik bir erkek tipini tanımlıyor. Karakteristik rebetis, toplum dışıdır, kurumsal güçlere meydan okur. Fakat onlara karşı militanca eylemlerde bulunmaz. Toplumsal geleneklerin dışında olduğu izlenimini verir, bununla birlikte yasadışı olmaktan kaçınır, yer altı dünyasıyla kendini özdeşleştirmez. Argo bir dil konuşur, her zaman silah taşır. Bir rebetis yoksul ve sıradandır. Egemen güçler onu outsider olarak tanımlar.


Rebetikonun gelişmesinin ilk on yılında "İzmir stili" hakimdir. Kafe Aman müziği ilk on yıl boyunca egemen durumdadır. Karakteristikleri; belli bir makamda uzun, feryat eden enstrümantal ve vokal doğaçlamalar, şehvet uyandırıcı kadın sesi, Türk göbek dansına benzer 4/4’lük ölçüyle çalınan ve cinsel olarak tahrik edici çiftetelli tarzı hareketli bir danstır. Solo enstrüman melodisine oktav olarak çalan ikinci bir enstrüman eşlik eder. Kafe Aman'ların müzikal atmosferi apaçık Arap ve Türk etkisiyle güçlü bir oryantal havaya sahiptir. Çalgılar keman, lut, ud, santur idi.


Sonraki yirmi yılın özelliği Yunanistan'ın ürünü eski toplum dışıların rebetikosunun dönüşüdür. Buradaki ana çalgı buzuki, bağlama ve daha sonra da gitardır. Şarkıcı bir erkektir ve sesi metalik, ahenksiz, kulak tırmalayıcı ağır bir tonda olmalıdır. Fakat asla tatlı ve seksi olmaz. Müzikal stili düz ve ağırdır. Şarkı genellikle buzuki tarafından çalınan bir taksimle başlar. Taksim bir makamda yapılan doğaçlamadır. Şarkının stiline ve atmosferine dinleyici sokmak için bir giriş görevi görür. Ritmik karakteri serbesttir. Oldukça sık olarak taksim bağlamanın sürekli olarak çalınmasıyla sürer. Kısa bir taksim iki mısra arasında yapılır. Şarkının en çok kullanılan ölçüsü zeybek dansının ölçüsü 9/8’dir.

Danslar


Rebetiko dansları iki çeşittir:

Zeybekikos (zeybek havası)

Hassapikos (Kasap Havası)


Rebetikoların temaları

Aşk şarkıları

Ayrılık şarkıları

Hoşnutsuz olanların ve protestlerin mutsuz şarkıları

Yer altı dünyası şarkıları

Haşhaş şarkıları

Hapishane şarkıları

Yoksulluk şarkıları

İş şarkıları

Hastalıklarla ilgilişarkılar

Ölüm üzerine şarkılar

Anne hakkındaşarkılar

Göç şarkıları

Taverna şarkıları


Şarkıcılar

Rita Abacı

Haris Aleksiu

Yorgo Batis

Soteria Belu

Yorgo Dalaras

Lukas Daralas

Roza Eskenazi

Buzuki Erol Örter

Despina Örter

Mihalis Yeniçaris

Glikeria

Babis Goles

Dimitris Gogos (Bayanderas)

Agatonas Yakovidis

Maria Katinari

Antonios Katinaris

Apostolos Hacıhristos

Manolis Hiotis

Manolis Hrisafakis

Anna Hrisafi

Marika Ninu

Marika Papagika

Melihat Gülses

Yannis Papayoannu

Vangelis Papazoğlu

Stratos Payumcis

Stelios Kazancidis

Ahillis Polonos

Stelios Peptiniadis

Kostas Rukunas

Kostas Skarvelis

Yovan Çavuş

Prodromos Çavuşakis

Vasilis Çiçanis

Markos Vamvakaris

4 Ocak 2015 Pazar

Zaman-Steve Jobs

Zamanımız kısıtlı, başkasının hayatını yaşayarak harcamayın. Olmadığınız biri olmaya çalışmayın. Olmanız gereken kişi olun.

Steve Jobs

İnsan Algılaması-John Locke

Bir insanın, bütün insanların görüşlerini incelediği ve bütün bilgi birikimlerini bildiğini kim ileri sürebilir? Derim ki, çok yüzeysel temellere dayanmış olan görüşlerimizi, konuları tam incelemeden inandıklarımızı karşımızdakine dayatmaya çalışmayalım. Kendimizi daha özenli eğitelim ve yaşadığımız topraklarda duygularımıza göre davranmadığımızdan emin olalım.

Tolerans-John Locke

Tolerans:

Karşınızdakinin iyiliğini istiyorsanız, görüşlerinizi kurtuluşu için ona uygulatmak isteseniz bile, onu kurtarmaya zorlayamazsınız. Bu işlemi onun kendisine ve onun kendisine ve onun inancına, anlayışına bırakmalısınız.

Onur

Onurun ölülere bir faydası yoktur.

Darth Bane

Şeref

Şeref aptalların ödülüdür.

Darth Bane

Sith Kodu

Sith Kodu

Huzur yalandır. Sadece hırs vardır.
Hırsla kuvvet elde ederim.
Kuvvetle kudrete sahip olurum.
Kudretle zafer kazanırım.
Zaferle de zincirlerimden kurtulurum.

Lucretius

Tantaque in his rebus distanta differentasque est
Ut quot aliis cibus est, aliis fuat acre revenum.
Saepe etenim serpens, hominis contacta saliva,
Deiperit, ac sese mandendo conficit ipsa.

Herşey öyle ayrı, öyle değişik ki
Kimine besin olan kimine zehir
İnsanın tükürüğü bir değdi mi yılana
Ölür çok kez yılan, yer bitirir kendi kendini.

Ennius

Neque sepulchrum quo recipiat habeat portum corporis
Ubi, remissa human vita, corpus requiescat, a malis

Ne mezar, ne rahat bir liman, ki dinlensin orada,
Yaşamaktan yorulmuş insanın bedeni...

Kuru Kemikler

Diyorlar ki:
Kemiklerimize kurudu, umudumuz kayboldu, biz yok olduk....

Ve Ben, ruhumu içinize koyacağım ve canlanacaksınız.

Yehezkel 37:11,14

Yanıyor, Biraderler, yanıyor

Yanıyor, biraderler, yanıyor.
Zavallı küçük köyümüz, ne yazık, yanıyor!
Öfkeli rüzgarlar esiyor,
Kırıyor, yakıyor, dağıtıyor,
Ve sen orada
Kollarını kavuşturmuş duruyorsun.
Köyümüz yanarken
Ah sen, duruyor ve bakıyorsun.

Canlılar Ülkesinde

Tanrı'nın önünde yürüyeceğim, canlılar ülkesinde

Mezmur 116:9

Purifie

Purifie toi, demande, recois, agir, car tout l'Oeuvre est dans ce Quatre Temps.

2 Ocak 2015 Cuma

Özgür Ruhlu Kişi

Köpekler kurtlardan nasıl nefret ederse, işte öyle nefret eder halk da özgür ruhlu kişiden; zincirlerin düşmanından, tapınmayandan, ormanı mesken edinenden.

Friedrich Nietzsche

Vayhi

Mısır'da geçirdiği 17 yılın ardından, Yaakov günlerinin sona ermek üzere olduğunu hisseder ve Yosef'i çağırtır. Ona, kendisini Mearat Amahpela'ya, Adam ve Hava'nın, Avraam ve Sara'nın, Yitshak ve Rivka'nın gömüldüğü yere gömeceğine dair yemin ettirir.
Yaakov hastalanır ve Yosef, iki oğlu Menaşe ve Efrayim'i kendisine getirir. Yaakov, Efrayim ve Menaşe'yi kendi çocuklarının statüsüne yükseltir; bu şekilde Yosef'e, aslında Reuven'in sahip olması gereken çift payı - behorluk hakkını - vermiş olur. Yaakov'un görüşü yaşlılıktan dolayı zayıfladığı için Yosef, oğullarını ona yaklaştırır. Yaakov onları öper ve kucaklar. Yosef'i bile bir daha göreceğinden ümidi kesmişken, şimdi onun çocuklarına beraha vermektedir. Berahayı verirken, daha güçlü olan sağ elini Efrayim'in başına koyar. Zira ileride Erets-Yisrael'in fethi sırasında Bene-Yisrael'in başında olacak olan Yeoşua, Efrayim'in soyundan gelecektir.

Yaakov, diğer oğullarını da, kendilerine beraha vermek üzere çağırtır. Yaakov'un verdiği berahalar, her bir kabilenin kendine has karakter ve yeteneğini yansıtır; ayrıca her birinin, Tanrı'ya hizmet konusunda kendine has görevini belirler niteliktedir. Yaakov 147 yaşında dünyadan ayrılır. Büyük bir cenaze korteji Mısır'dan kalkıp, onu Hevron'daki Mearat Amahpela'ya götürür.

Yaakov'un ölümünden sonra Yosef'in kardeşleri, onun intikam alacağından endişe etmeye başlarlar. Ancak Yosef onları rahatlatır; ailelerinin geçimini bile kendisinin sağlayacağına dair söz verir. Yosef kalan yıllarını Mısır'da geçirir ve Efrayim'in büyük torunlarını bile görmeye hak kazanır. Ölümünden önce, kardeşlerine Tanrı'nın kendilerini Erets-Yisrael'e tekrar geri götüreceğini söyler ve onlara, o zaman kendi kemiklerini de birlikte götüreceklerine dair yemin ettirir. 110 yaşında ölen Yosef mumyalanır.

KARAYIM adlı şiir- Kırım Karayca

20.yy Başında Kırım Karaycasının Karadeniz kıyısı şivesinde  yazılmış  bir şiir-Şiirin Adı Karayım


KARAYIM !!!

Baş ustümde dolaşıyır bir bulut,
Maña diyur: "Karaylıgı sen unut !"
Hayır, dostum, sen bu dertten fariğ ol,
Şu sözleri hatiriñde eyi tut:
Sen ne dirsen, Karay oğlu Karayım,
Karaylıqtır menim iftiharım!

Latif baar ruzgarları kuserse,
Dört taraftan accı yeller eserse,
Yerler, kokler, daglar, daşlar, deñizler
Yuz çevirip yollarımı keserse,
Yol aramam, ortalıqda yatarım,
Amma derim: Karay oğlu Karayım!

Qorqunç şemşek iç durmayıb çaqarse,
Er tarafı yıldırımlar yaqarse,
Biñ yıl yagmur, burçaq, qar, buzlar yağub,
Düşen seller ortalığı yıqarse,
Yukselirim, alçalırım, batarım,
Yer altına kirsem, yine Karayım!

Dunya batsa, derya taşsa, çaglasa,
Ay, kuneş de korqub qaçsa, aglasa,
Yedi qat yer, yedi qat kok birleşub,
Karaylıgı inkar etse, saqlasa,
Yeri, kokü bir-birine qatarım,
İnkar etmem, yine Karay , Karayım!

Gabriel sana şaatlıq iderse,
Mihael de qısmetini keserse,
Amevet’in(ölüm meleği) elinde qılınç kelüb
Esrafel de soñ şofarnı oqudurse,
Uquq uzerinde biñ yıl yatarım,
Red iderse, zorle derim- Karayım!

Arş-i-ala ahirete enerse,
Levh-i-mehfuz koz ogüme kelirse,
Yedi geinam, sekiz Eden , bir sırat
Avaz keser, Karay degilsiñ derse,
Cumlesini bir tarafa atarım,
Geinama kitsem, yine Karayım!

Almanlar da senden taraf olurse,
GanEden apaylerinden soralırse,
Er millete Edenden yer verilirse,
Karay olan, Edenden quvulırse,
Abdiya-cihande yanarım,
Lakin yine Karay , Karay, KARAYIM !
 

КАРАЙЫМ !!!

Баш устюмде долашыйыр бир булут,
 Манъа диюр: "Карайлыгы сен унут !"
 Хайыр, достум, сен бу дерттен фаригъ ол,
 Шу сёзлери хатиринъде эйи тут:
 Сен не дирсен, Карай огълу Карайым,
 Карайлыкътыр меним ифтихарым!

Латиф баарь рузгарлары кусерсе,
 Дёрт тарафтан аджджы еллер эсерсе,
 Ерлер, коклер, даглар, дашлар, денъизлер
 Юз чевирип ёлларымы кесерсе,
 Ёл арамам, орталыкъда ятарым,
 Амма дерим: Карай огълу Карайым!

Къоркъунч шемшек ич дурмайыб чакъарсе,
 Эр тарафы йылдырымлар якъарсе,
 Бинъ йыл ягмур, бурчакъ, къар, бузлар ягъуб,
 Дюшен селлер орталыгъы йыкъарсе,
 Юкселирим, алчалырым, батарым,
 Ер алтына кирсем, йине Карайым!

Дунья батса, дерья ташса, чагласа,
 Ай, кунеш де коркъуб къачса, агласа,
 Еди къат ер, еди къат кок бирлешуб,
 Карайлыгы инкар этсе, сакъласа,
 Ери, кокю бир-бирине къатарым,
 Инкар этмем, йине Карай , Карайым!

Габриэль сана шаатлыкъ идерсе,
 Михаэль де къысметини кесерсе,
 Амевет’ин(олюм мелегъи) элинде къылынч келюб
 Эсрафель де сонъ шофарны окъудурсе,
 Укъукъ узеринде бинъ йыл ятарым,
 Ред идерсе, зорле дерим- Карайым!

Арш-и-ала ахирете энерсе,
 Левх-и-мехфуз коз огюме келирсе,
 Еди геинам, секиз Эден , бир сырат
 Аваз кесер, Карай дегильсинъ дерсе,
 Джумлесини бир тарафа атарым,
 Геинама китсем, йине Карайым!

Алманлар да сенден тараф олурсе,
 ГанЕден апайлеринден соралырсе,
 Эр миллете Эденден ер верилирсе,
 Карай олан, Эденден къувулырсе,
 Абдия-джиханде янарым,
 Лакин йине Карай , Карай, КАРАЙЫМ !
 
 

 

 

Divan Edebiyatı Şairlerinden Kayha Semih'in rücu şiiri


Memleketin en zenginlerinden Hanlar,hamamlar sahibi Halil bey’in karısı birde kızı varmış. Her yaz onları orman içinde saray gibi evi olan çiftliğine gönderir, onların köy hayatı yaşayıp streslerini atmalarınıistermiş. Eşi ve kızı da çiftliğe gidecekleri zamanı iple çeker her yıl bir ay çiftlikte kalırlarmış. Çiftlik hayatı ve Kahya Semih onların en güzel eğlencesiymiş. Kahya düzgün fizikli,görgülü, bilgili aynı zamanda çokta iyi birşairmiş. Onlara izzet ikram haricinde, at’a binmeyi,ok atmayı, yüzmeyi, dağa tırmanışı öğretirmiş. Halil Bey de piyasada pek çok kitapları olan ve tanınan bir şair olduklarından Semihle çok iyi anlaşırlarmış. Öyle ki her yaz karşılıklıbirbirlerine şiir yazar,hali ahvali dizeler halinde birbirlerine anlatırlarmış. Halil Bey’in bu yaz aklına bir kitapta okuduğu şiir ve hikayesi gelmiş. Sonra kağıdı ve kalemi alarak Kahya Semih’e bir mektup yazmış.

“Sevgili Kahyam, Sümbülzade Vehbi’yi duymuşsundur, hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır. Vehbi divan edebiyatı türlerinden RÜCÜ şiirleriyle ayrı bir ün yapmıştır. Rücü mesajın ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat türüdür. Rivayete göre padişahın ''bana öyle bir beyit söyle ki ilk satırın sonunda cellat diye bağırırken ,ikinci satırın sonunda sana bir kese altın atayım ''emri üzerine Vehbi Efendi meşhur şiirini padişaha göndermiş ve huzurunda okumuştur.

Ey Kahya Semih ! Eşim Hülya ve Kızım Asuman'ın çiftlikte yaşadıklarını ve senin onlara izzetini Sümbülzade Vehbi Beyin yazdığı RÜCÜ tarzda yazabilirsen o çiftliği sana vereceğim yoksa seni işten kovar ve bu diyardan çok uzaklara bi çare sürerim demiş.

Kahya Semih;

-Mektubu okumuş ve verdiği cevabi mektupta tek cümle ile“Emrin başım üstüne” diyerek peşine şu dizeleri yazmış…

Karın ile kızının, bağda geçen günleri

İşte sana mektubum, okuyasın her zaman”


Bağa geldikleri gün, verdim ağızlarına

Önceden hazırlanmış, Külahlı dondurmadan


Damda gördüm onları, sokulmuş vaziyette

Arılar ısırmıştı, yapıverdim pansuman


Sıcacık önce karın, sonrada kızın verdi

Yedim yemeklerini, eyledim dua heman


Önce karına vurdum, sonra kızın istedi

Tetenos iğnesini, hastalanmadan aman


Islatmadan geçirmem, emin ol Halil bey’im

Sobanın borusunu, olsa da bana güman


Isınıp gevşeyince, önden yalayıverdim

Kara kovan balını, başımdan çıktı duman


Daracık deliğine, basınca çok bağırdı;

Arabanın motoru, dağıtmıştı şanzuman


Mutfakta sokuverdim, kafasından tutarak

Tüpleri birer birer, yerlerine pek yaman


Anne kız coşuyordu, salladıkça arkadan

Salıncak kopacaktı, bağırmasa Asuman


İşte bey’im böylece, geçirip gidiyorum

Sensiz bu günlerimi, hep bilesin Vesselam…

Sünbülzade Vehbi Efendi-Divan Edebiyatı- Rücu Tarzı bir Osmanlıca Şiir


Sünbülzade Vehbî (1718?, Maraş - 29 Nisan 1809, İstanbul), 18. yüzyılın dîvan şairlerindendir. Asıl adı Mehmet olup, Maraş'ta 'Sünbülzadeler' olarak anılan ailenin bireylerindendir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1789 yılında Şeyhülislâm Mehmet Kâmil Efendi için yazdığı kasidenin bir beyitinde, yaşının yetmişe ulaştığını ifade ettiğinden yola çıkarak, doğum tarihi 1718 olarak tahmin edilmektedir.

 

Devrani’den aldığım gibi,

 

Bezm-i hamam edelim

Sürtüştürem sana ben

Kese ile sabunu

Rahat etsin cism-i can

 

Lal-ı şarap içirem

Islatarak geçirem

Parmağına yüzüğü

Hatem-i zer dirahşân

 

Eğil de bir sokayım

İki tutam az mıdır

Lale ile sümbülü

Saçına ey nevcivan

 

Diz çökerek önüne

Ilık ılık akıtam

Bir gümüş ibrik ile

Destine ab-ı revan

 

Sen salınıp giderken

Ben ardından sokayım

Eteğini beline

Olmasın çamur aman

 

Kulaklarından tutam

Dibine kadar sokam

Sahtiyandan çizmeyi

Olasın yola revan

 

Öyle bir sokayım ki

Dışarda hiç kalmasın

Düşmanının bağrına

Hançerimi na-gehan

 

Herkese vermektesin

Bir de bana versene

Avuç avuç altını

Olsun kulun şadüman

 

Sen elinle tutmadan

Ben ağzına vereyim

Yeter ki sen kulundan

Lokum iste her zaman

 

Sen her sabah gelesin

Ben VEHBİ’ye veresin

Esselamünaleyküm

Ve aleykümselam (4)

 

Sözlük:

1- Bezm : Topluluk, toplantı.

2- Cism-i can : Cisim olan can.

3- Lal-ı şarap : Kırmızı şarap

4- Hatem-i zer : Cömertçe sunulan altın

5- Dirahşân : Parlak, parıldayan

6- Nevcivan : Yeni civan, genç.

7- Dest : El

8- Ab-ı revan : Akar su.

9- Sahtiyan : Cilalanmış deri.

10- Revan : Giden, akıcı.

11- Na-gehan : Birden bire, aniden
12- Şadüman : Bahtiyar, sevinçli. (5)

Kaygusuz Abdal - Değil Bu Adem Dedikleri

Adem Dedikleri
Bu Adem dedikleri
El ayakla baş değil
Adem manaya derler
Surat ile kaş değil.

Gerçi et ve deridir
Cümlenin serveridir.
Hakkın kudret sırrıdır
Gayre bakmak hoş değil.

Adem mana-yı mutlak
Ademdedir nutk-u Hak
Ademden gafil olma
O hayal ya düş değil.

Adem gerek su gibi
Arı olsa arınsa
Adem oldur ey hoca
Nefsi de serkeş değil.

Ademdedir külli hal
İlm-ü hikmet güft-ü kaal
Adem katında Adem
Dane-i haşhaş değil.

Adem odur ey hoca
Gıdası mana ola
Maksud Ademden ahi
Çöp veya tutmuş değil.

Kendi özünü bilen
Maksudun bulan kişi
Hakkı bilen doğrudur
Yalancı kallaş değil.

Bu Kaygusuz Abdal'a
Aşık demem dünyada
Nakş-u suret gözetir
Maksudu Nakkaş değil.

Gözlerin Erimesi

Attenati sunt oculi mei suspicientes in excelsum

Eriyerek bakıyor gözlerim göğe doğru

(Isaias 36,14)

LUX!!!

Il est temps que les enfants de la Lune et du Soleil, reprend le travaille,

LUX!!!

İnsan-Taş

Çöl büyümekte: vay haline çölleri gizleyenin!
Taş, taşa sürünerek gıcırdamakta, çöl sarılıp boğmakta.
Ateş saçmakta kahverengi bakışlarla o korkunç ölüm
ve çiğnemekte,-zaten hayatı, çiğneyişidir yalnızca...

Unutma sakın, ey şehvetin ölçüsüne vurulmuş
insan-taş da sensin, çöl de, ve ölüm de...

Dionysos Dithyrambosları-Friedrich Nietzsche

Gonca-i Edeb

Gonca-i Edeb

Bir neşve-i tarabdır, nev-restegan-ı şehre
Bir gonca-i edebdir bu bağ-ı feyz-i dehre

Geyikte Son Nokta-Jägermeister


Jägermeister, bir tür Alman yapımı geleneksel Kräuterlikör olarak adlandırılan bir likör türüdür. 56 çeşit bitki ve baharattan elde edilen bir karışım olan içki, hazmı kolaylaştırıcı etkisi ve mide rahatsızlıklarını gidermesi ile ün yapmıştır. Bir kokteyl içkisi olarak da kullanılmaktadır. %35 alkol oranına ve koyu kahverengi bir renge sahiptir.

 
Bitkiler ve baharatlar 2-3 gün boyunca suda ıslatılır. Daha sonra bu karışım süzülür ve 1 yıla yakın bir süre meşe fıçılarda bekletilir. Sürenin sonunda tekrar süzülen içki şeker, karamel, alkol ve su ile karıştırılır.

 
İlk üretimi 1935 yılında yapılmıştır. İçkinin üretimi, Mast-Jägermeister AG şirketi tarafından Wolfenbüttel, Braunschweig, Almanya'da gerçekleştirilmektedir. İçkinin içeriğinde geyik ve dağ keçisi kanı olduğu ise bir şehir efsanesidir.

1 Ocak 2015 Perşembe

Geyik'in Özlemi

Geyik akarsuları nasıl özlerse, Canım da seni öyle özler, Ey Tanrı!

Hz. Davud Mezmurlar 42:1

Dans Etmek

Her biçimde dans etmek, seçkin eğitimin dışında tutulamaz, ayaklarla, kavramlarla, sözcüklerle dans edebilmek; kalemle de dans edebilmek gerektiğini söylememe gerek var mı hala,-yazmayı öğrenmek gerektiğini?

Friedrich Nietzsche-Putların Alacakaranlığı

İştah

İnsanların iştahını, ihtiyaçları olan gıdadan fazlasını isteyecek derecede açmak, onları zehirlemeye yarayan bir sanattır.

François Fénelon

Şiir Sanatı

Şiir sanatında başka ne varsa, hepsi de biraz popülerdir-salt bir duygu-gevezeliği...

Friedrich Nietzsche-Putların Alacakaranlığı